11 Haziran 2023 Pazar

Ya Kitaplar Olmasaydı?

 Bir sabah uyandım. Yaz tatilindeydik. Yaz tatilinin ilk haftasında ders çalışmayacaktım, ailemle kararlaştırmıştık. Annemlerle beraber kahvaltı yaptık, sonra kedimle biraz oynadım ve sonra telefonuma baktım. Arkadaşlarımla konuştuk, en yakın arkadaşımla görüntülü sohbet ettik ve onlarla beraber kedimle dalga geçtik. Görüntülü sohbeti kapatınca, bir süre can sıkıntısından yapacak hiçbir şey bulamadım. Sonra, aklıma büyük salondaki koskocaman kütüphanem geldi. O kütüphanede, bilmem kaç ay önce aldığım ama okuyacak zaman bulamadığım kitaplarım vardı. Yaz tatiline -sonunda- girdiğimize göre istediğim kadar kitap okuyabilirdim!


Hemen salona doğru gittim ve kedimin boynunu biraz kaşıyıp kütüphaneme doğru yürüdüm. Karşılaştığım manzarayı hiç beğenememiştim. Aldığım onca kitap yoktu. Kütüphanemde, eskiden okuyup orada bıraktığım kitaplarım da yoktu. Belki şaka yapıyorlardır diye güldüm geçtim ve evdeki diğer kitaplıkları kontrol ettim. Evdeki hiçbir kitaplıkta kitap yoktu. Korkmaya başlamıştım. Mutfağa gidip yemek yapan anneme sordum.


"Anne!"

"Efendim kızım?"

"Bana şaka mı yapıyorsunuz?"

"Ne şakası kızım?"

"Evdeki hiçbir kitaplıkta kitap yok! Ben nasıl kitap okuyacağım?

"Kitap mı yok? Eee, kızım işte tüm kitapların o salondaki büyük kütüphanede! Yeni kitap alayım diye yapmıyorsun değil mi?"

"Hayır, anne, ne alakası var? İstersen gidip bakabilirsin, hiçbir yerde kitap yok! Kitapların yerinde yeller esiyor!"

"Al şu kütüphane kartını git kütüphaneye bak gel. Orada da kitap yoksa bir şeyler dönüyordur."


Annemin bana verdiği kütüphane kartını alıp taktım, ayakkabı bağcıklarımı bağladım ve koşarak kütüphaneye gittim. Kütüphane biraz uzaktı. Birden en yakın arkadaşım aradı, geri çeviremedim.


"Alo?"

"Kızım, bir şeyler dönüyor."

"Ne oluyor ya?"

"Kütüphanedeyim, hiçbir kitap yok! Nereye gittiler bilmiyorum, tuvalete gitmiştim ve tuvaletten döndüğümde hiçbir kitap yoktu yerinde. Okuduğum ve masamda bıraktığım kitap da yoktu!"

"Şaka mı ya, bizim de evdeki hiçbir kitap yok! Ne dümenler dönüyor burada?"

"Kim tüm şehirden, hatta belki de ülkeden bu kitapları çalabilir ki?"

"Belki de toplatmışlardır."

"Ama kütüphanedeki insanlar kitapların birden ortadan kaybolduğunu söylüyor!"

"Kütüphaneye geliyorum, orada konuşuruz."


Kütüphaneye gittiğimde ben de oradaki insanlarla konuştum. Gerçekten de hiçbir kitap yoktu ve kitapların gözlerinin önünde kaybolduklarını söylüyorlardı. Yapacak bir şeyim olmadığı için en yakın arkadaşımı evime davet ettim. Telefonda bir şeyler yaptıktan sonra bahçeye çıkıp voleybol oynadık. Sonra, en yakın arkadaşımla yatılı kalmaya karar verdik. Evdeki ve dışarıdaki herkes telefona bakıyordu, kütüphaneler bomboştu ve kimse birbiriyle iletişim kurmaya çalışmıyordu. Kitapçılarda bile herkes telefondaydı çünkü kimse boş raflara bakmak istemiyordu. Herkesin bu kadar telefon bağımlısı olması bizi rahatsız ediyordu.


"Neden herkes bu kadar telefona bakıyor? Kimsenin mi yapacak bir şeyi yok?"

"Demek ki bizi sosyal medya bağımlılığından alıkoyan şeylerden biri de kitap okumakmış. Yaz tatilinde olmasaydık öğrenciler ders çalışır, yetişkinler işe giderdi ancak şimdi kitaplar da olmadığı için kimsenin telefona bakmaktan başka yapacak hiçbir şeyi yok."


Birden, etrafta bir anda kitaplar belirdi. Annem aradı, kitaplar geri gelmişmiş falan. Kütüphaneye baktık, tüm kitaplar oradaydı; kitapçılara baktık, tüm kitapçılar açıktı; etrafa baktık, kimse telefona bakmıyordu. Birbirimize baktık.


"Kitaplar ne kadar da önemliymiş meğerse!"

Kitaplarda Sevdiğim ve Sevmediğim Şeyler

 Selam! Bugün kitaplarda sevdiğim ve sevmediğim şeyler hakkında konuşuyoruz. Eğer isterseniz siz de yorumlarda benimle paylaşabilirsiniz.


Kitaplarda Sevmediğim Şeyler

1) Çok Küçük Punto

Eğer kitap kısa bir kitapsa yani 200 sayfanın altındaysa puntonun çok küçük olmasını sorun etmem. Ancak eğer kitap uzunsa -200 sayfanın üstünde- ve punto aşırı küçükse bu beni aşırı derecede rahatsız eder. Kitabı asla bitiremeyeceğimi düşündürüyor, hatta reading slump'a bile girmişliğim olmuştu. AKA: Çocuk Kalbi.


2) Kitapların Aşırı Uzatılması

AKA: Çocuk Kalbi. Mesela, bir paragrafa sığdırılabilecek şeyin bir sayfaya kadar uzatılması; ya da, bir sayfaya sığabilecek şeyin sayfalarca uzatılması. Eğer bu betimlemelerle falan uzatılırsa bunu pek sorun etmem çünkü betimlemeleri okumayı seviyorum, ancak diğer türlü uzatılırsa mesela ana karakter sürekli duygularını vesayre anlatıp, hiç asıl konuya girmezse işte bu benim için bir sorundur. Sizi bilmem ancak ben, kısa konuların kısa ve öz olarak anlatılmasını severim; bir sayfaya kadar uzatılmasını değil.


3) Aynı Kitabın, Aynı Yayınevinden, Farklı Kapaklarla Yayınlanması

Sizi bilmem ancak buna sinir oluyorum. Mesela Şimdiki Çocuklar Harika. Ben üstünde Aziz Nesin yazan, küçük bir Aziz Nesin resmi olan bir kapaklı olanını okumuştum. Ama iyice araştırdığımda ilk olarak yumurta kafalı üç mü iki mi karakter olan bir kapak gördüm. Sonra, dondurmalı bir kapak gördüm. Sonra şimdi araştırdığımda, anlatamadığım kahverengi vazo mu şampanya mı öyle bir şeye benzeyen bir kapaklı gördüm. Sonra bir yetişkinin bacakları arasından çocuklar görülen bir kapağa rastladım. Sonra iki tane yetişkinin olduğu, erkek olanın kravat ve şapka; kız olanın da kıvırcık saçlar ve garip bir kıyafet giydiği bir kapağa rastladım. Yani evet, kitabı yıllar önce daha küçük bir çocukken okumuştum ve gayet de beğenmiştim. Hâlâ en sevdiğim kitaplardandır. Çoğu Türk edebiyatı eserine değişmem. Ancak bu kadar çok kapak basmaya ne gerek var? Şimdi saydım. 6 TANE FARKLI KAPAK. Yuh yani, kitap farklı da değil; aynı kitap ve 6 farklı kapakla basılmış. Aynı yayınevi olduğundan tam olarak emin değilim, şunu da şuraya koyayım yalan bilgi yayılmasın.


4) Güçsüz Kız Karakterler 

Mesela; Yaralasar'daki Sedef, Liste'deki Letta, Pusula'daki Mislina gibi bir sürü güçlü kızlı karakter var. Ancak bir de güçsüz kız karakterler, bir erkeğe muhtaç olan kız karakterler var. Yani, ben güçlü kız karakterleri okumayı daha çok seviyorum çünkü çoğunlukla bu kız karakterler aşırı iyi laf sokabilen karakterler oluyorlar ve ben her laf soktuklarında çıldırıyorum. Evet. En iyi bu şekilde anlatılabilirdi.


Kitaplarda Sevdiğim Şeyler

1) TERS KÖŞELER

Büyük yazmamın sebebi, aşık olmam. Evet, ters köşeye uğramaya aşığım. Çünkü kitapta ters köşeye uğradığımda; hayatı sorgulamayı, yazarın nasıl bu kadar acımasız olabildiğini düşünmeyi, kitabı kapatıp bir yere fırlatmayı çok seviyorum. Ben, kitap yazarken ters köşeleri yazmayı da seviyorum. Benim yazdığım romanlarda HER ZAMAN bir ters köşe olur. Eğer kitap uzunsa, mesela yazdığım Friend To Foe kitabı 163 sayfaydı ve kitabın içinde 3-4 tane ters köşe vardı. Evet, biraz acımasız bir yazarım.


2) Betimlemeler

Garip gelebilir ama kitaplarda betimlemeleri okumaya bayılıyorum. Kitabı hayal etmemi daha da fazla kolaylaştırıyor benim için. Benim tuttuğum özet defterlerinde (Türkçe öğretmenimiz bu sene tutturdu) çoğunlukla kitaplardaki betimlemeleri övdüğümü ve beğendiğimi görebilirsiniz. Öyle işte.


3) Kapakların Güzel Tasarlanmış Olması

Bunu çoğu okur seviyordur zaten, eğer kitapların kapakları güzel tasarlanmışsa bu beni kitabı okumaya daha çok yönlendiriyor ve heveslendiriyor. Liste, Alevler Arasında, Donmuş Zaman gibi kitapları almamın tek sebebi kapaklarıydı. Şimdiye kadar sadece Liste'yi okuyabildim ve Liste de en az kapağı kadar güzeldi.


4) Her Karakterin Kendine Özgü Bir Kişiliği Olması

Karakterlerin kendilerine özgü olmaları kitabı okumaya beni zorluyor çünkü bu karakterlerden en az birinde kendimi görüyorum. Ben eğer bir kitaptaki karakterlerinden birinde kendimi görebiliyorsam, ben o kitabı 2 haftadan daha kısa sürede bitiririm. Garanti veriyorum.


Evet, bugünlük bu kadar! Hoşçakalın, sizi seviyorum!

10 Haziran 2023 Cumartesi

Kitap Türleri | Hiç Okumadığım Kitap Türleri? | En Çok Hangi Kitap Türlerini Seviyorum? | En Çok Hangi Kitap Türlerini Sevmiyorum?

 Selam! Bugün kitap türleri hakkında konuşacağız. İlk olarak hayatımda hiç okumadığım kitap türlerinden bahsedeceğim. Haydi isterseniz artık başlayalım!


Hayatım Boyunca Hiç Okumadığım Kitap Türleri

1) Anı Kitapları

Anı kitapları, yazarın bir anısını anlattığı kitaplara denir. Çoğunlukla gerçek hayattan alınmıştır ve 1. kişiden anlatılır. Ben hiç anı kitabı okumadım. Eğer bana önerdiğiniz anı kitabı varsa yorumlarda belirtebilirsiniz.


2) Din Kitapları

Herhangi bir dinin gerekliklerinden bahseden ya da herhangi bir dinden bahseden kitaplardır. Ben hiç böyle bir kitap okumadım.


3) Romantizm/Aşk Kitapları

Evet garip gelecek çünkü romantizm kitapları gayet popüler kitaplar. Ancak ben, hiç asıl konusu aşk olan bir kitap okumadım. Tabii ki de okuduğum kitaplarda aşk vardı (liste&son kelime, yaralasar) ancak bu kitapların asıl konusu aşk değildi. Çünkü, ayıptır söylemesi öpüşme gibi aşkla ilgili şeylerden iğreniyorum.


4) Korku/Gerilim

Arkadaşlarımla korku filmi seyretmekten hoşlanan birisiyim ancak hayatımda hiç korku türündeki bir kitap okumadım. Ancak eğer okusaydım bu kitaplar büyük ihtimalle Işıl Işık'ın kitapları olurdu. :)


5) Smut

Hayatımda hiç smut okumadım. Smut ne bilmiyorsanız, smut, +18 sahnelerle dolu, cinsel içerikli kitaplara verilen isimdir. Hiç smut okumamamın sebebi hem ailemin izin vermeyeceğini düşünmem hem de bu tür konulardan iğrenmem. Tabii ki okuduğum kitaplarda bazen +18 sayfalar oluyordu ancak hiç smut türünde bir kitap okumadım.


Okumaktan Hoşlanmadığım Kitap Türleri

1) Gezi Kitapları

Hayatım boyunca sadece bir tane gezi kitabı okudum, o da arkadaşıma özenip okuduğum Gülten Dayıoğlu'nun Kaf Dağının Ardına Yolculuk kitabıydı. Kitabı kitap projesinde okumuştum. Puntosunun çok küçük olmamasına rağmen okumam çok zaman almıştı. Kitap o kadar da uzun değildi hani, 112 sayfa gibi bir şeydi sanırım. Ancak ben aşırı sıkılmıştım kitabı okurken, çünkü kitaptaki bilgilerin bize aktarılış şekilleri hoşuma gitmemişti. Hatta kitabı okurken öylesine sıkılmıştım ki kitabın son 10 sayfasını yani Hong Kong'tan bahsedilen kısmını okumadan öğretmene teslim etmiştim. 


2) Dünya Klasikleri

Genelleme yapacağım. Tabii ki bazı dünya klasiklerine bayılmıştım. Ancak bunlar sadece 6 tane klasik ki benim okuduğum klasikler bunlar:

Robin Hood, Define Adası, İnsan Neyle Yaşar?, İki Yıl Okul Tatili, Tom Sawyer, Alis Harikalar Diyarında, Denizler Altında Yirmi Bin Fersah, Seksen Günde Dünya Turu, Oz Büyücüsü, Pollyanna, Pinokyo, Üç Silahşörler.

Bu 6 klasik: Robin Hood, Define Adası, İnsan Neyle Yaşar?, İki Yıl Okul Tatili, Tom Sawyer ve Üç Silahşörler klasikleriydi. Ancak, mesela; Don Kişot'u okurken çok sıkıldığım için bitirene kadar hayal kırıklığına uğramıştım. Denizler Altında Yirmi Bin Fersah'da olaylar çok random gelişiyormuş gibi gelmişti. Seksen Günde Dünya Turu'nu okurken çok sıkılmıştım. Oz Büyücüsü'nü sevmememin sebebi bende travma yaratması. Pollyanna çok sıkıcı gelmişti. Yani çoğunlukla dünya klasiklerinin bir tık fazla mesaj odaklı ve sıkıcı olduğunu düşünüyorum.


3) Kişisel Gelişim

Şimdiye kadar bilmem kaç tane kişisel gelişim kitabına başladım ama sadece bir tanesini bitirebildim. Tam 1-2 yıldır Hızlı Okuma Taktikleri ile ilgili bir kitabı okumaya çalışıyorum ama daha 20. sayfaya gelememişimdir. Çünkü kişisel gelişim kitapları aşırı sıkıcı geliyor ve okumaya katlanamıyorum.


4) Çizgi Roman

Çizgi romanları genel olarak sevmememin sebebi bir kitap ile aynı enerjiyi vermemesi ve yalayıp yutabilmem. Çünkü kitabı okurken karakterleri kendi kafanızda istediğiniz gibi canlandırabilirken çizgi romanlarda bu mümkün olmuyor.


Okumayı Sevdiğim Kitap Türleri

1) Biyografi/Otobiyografi Kitapları

Birbirine kıyasla otobiyografileri daha çok seviyorum ancak gene de ikisini de okumaktan keyif alıyorum.


2) Bilgi Kitapları

6-8 yaşlarım boyunca hep bilgi kitapları okurdum. Artık o kadar sık okumuyorum çünkü ilgimi çekmiyor ancak bir gün elime bilgi kitabı tutuşturulup bunu okuyacaksın dense zevkle okurum. Hele TÜBİTAK Yayınları'nın ürünüyse.


3) Tarih Kitapları/Romanları

Atatürk ile ilgili birkaç kitap ve bir de tarih romanı olan Köse Kadı'yı okumuştum. Tarih ile ilgili dergiler okumayı da seviyorum. Yani tarihi de onun hakkında şeyler izlemeyi de okumayı da severim.


4) Çocuk Kitapları

Çocukken 20 kere okuduğum Saftirik ve Kral Şakir serileri sanırım bu türe giriyor. Açıkçası, hâlâ Saftirik'in yeni kitabı çıksa alır okurum ama Kral Şakir'in çıksa okumam. Her neyse, yani çocuk kitaplarını okumayıs seviyorum ama eskisi kadar değil.


5) Tiyatro/Piyes

Hayatım boyunca okuduğum tek piyes kitabı Hababam Sınıfı'ydı. Onları da beğendiğim ve birkaç kere okuyup her seferinde kendi kendime canlandırdığım için piyes kitaplarını sevdiğimi söyleyebilirim.


6) Dergi

All About History ve Bilim Çocuk gibi dergileri eskisi kadar sık okuyamasam da yeni sayısını bulduğumda alıp okuyorum. Ancak çocukluğumdan beri dergilere bayılmışımdır, hatta Bilim Çocuk dergisine özenip 2 tane dergi çıkarmışlığım var. Birinin ismi Soru Cevap Çocuk birinin ise ismi Oyun Çocuk'tu.


AŞIK OLDUĞUM Kitap Türleri

1) Romanlar

Hayatımda okuduğum sayısız romanlar var ancak okuduğum romanların çoğuna aşık olduğumu söyleyebilirim. Dolayısıyla ben bu türe de sonuna kadar aşığım.

Roman önerileri:

Şimdiki Çocuklar Harika, Son Ada'nın Çocukları, Arkadaşıma Veda, Dedemin Bakkalı, Çatıdaki Gezegen, Damdaki Kedi


2) Gençlik Kitapları

Okuduğum birçok gençlik kitabı var ve hepsine bayıldığımı söyleyebilirim.

Önerilerim:

Karışık, Liste & Son Kelime, Yaralasar serisi, Üşütük Kızın Günlüğü, Kızlar Çetesi serisi.


3) Aksiyon/Macera

Hem aksiyon filmleri seyretmeyi, hem aksiyon kitapları yazmayı, hem de aksiyonlu kitaplar okumayı çok seven birisi olarak aksiyon ve macera türüne aşık olduğumu doğrulayabilirim.

Önerilerim: Yaralasar serisi, Liste & Son Kelime, Robotlar İstilası


4) Polisiye

Çok fazla polisiye izlemedim ya da okumadım ama her izlediğimde ya da okuduğumda ayrı ayrı aşık oluyorum. Şu andaki hedeflerimde bir cinayet ya da polisiye romanı yazmak var.

Önerdiğim diziler: Sherlock

Önerdiğim kitaplar: İyi Bir Kızın Cinayet Rehberi


5) Fantastik

Fantastik kitapların HER ŞEYİNE aşığım. Kapaklarına, içeriklerine, aksiyonlarına, romantizmlerine bile aşığım. Çünkü eğer bir fantastik okuyucuysanız kapakları sizi kendilerine çekiyor, içeriklerine benim diyecek sözüm yok, aksiyonları *chef's kiss* yani, romantizmlerini de romantizmden nefret etsem bile aşırı derecede seviyorum. Sihirli Krallık serisinin ve Liste & Son Kelime kitaplarının kapakları harikaydı, ikisinin de içerikleri aşırı yaratıcıydı, ikisi de ayrı aksiyonlu kitaplara sahipti, Sihirli Krallık'ta romantizm yoksa da Liste & Son Kelime'de Marlo ve Letta'nın romantizmi harikaydı.

Önerilerim: Liste & Son Kelime, Dostluk Ormanı, Sihirli Krallık


6) Bilim Kurgu

Çok bilim kurgu okumam ama okuduğumda... *chef's kiss*. Kapakları ayrı, içerikleri ayrı, aksiyonları ayrı.

Önerilerim: Robotlar İstilası, Yeraltındaki Gizem, Dron Savaşçıları


Evet, bugünlük yazımı sona erdiriyorum. Hoşçakalın!






9 Haziran 2023 Cuma

Reading Slump'a Girdim... | Reading Slump Nedir? | Neden Reading Slump'a Girdim?

 Selam. Bugünkü konumuz biraz garip ancak eğer benim gibi aktif bir okursanız, siz de kesinlikle bunu bir kerecik olsun duymuşsunuzdur. Reading slump. Reading slump'u ilk defa duyanlar da var aramızda, reading slump'a girip çıkmış olanlar da var, reading slump'a henüz girmemiş olanlar da var ve hatta da şu anda reading slump'ta olanlar var. Ben de maalesef şu anda onlardan biriyim. Ben şu anda reading slump'a girmiş bir okurum ancak bu, maalesef ki iyi bir şey değil. Bunu hiç duymayanların aklından neler geçtiğini biliyorum, "Nedir bu reading slump denen şey?"


Reading Slump, İngilizce bir kelime ve Türkçe'si "Okuma Tembelliği". Sanırım anlayamadınız. Ben kendim açıklayayım.


Reading Slump, okumak için motivasyonunuzu kaybettiğinizde girdiğiniz döneme denir. Bir kitap okuduğunuzda, ona kapılamadığınızda ve artık okumak istemediğinizde oluşur. Bir reading slump'a girdiğinizi okumaya çalıştığınızda ama beyniniz odaklanmadığında anlayabilirsiniz. Ben maalesef bunu yaşıyorum. A Good Girl's Guide To Murder'ı alıyorum, uzanıyorum ya da masaya oturuyorum, alıyorum elime kalemimi, post-itimi; başlıyorum okumaya. Birkaç sayfa okuyorum, ancak kitabı anladığıma dair hiçbir belirti gösteremiyorum. Kitabı okumaktan sıkılıyorum, ki normalde kitap okurken sıkılmayan birisiyim; kalemle hiçbir şey yazasım gelmiyor. Ve sonunda kapatıyorum kitabı, fırlatıyorum bir köşeye. (Yapmıyorum merak etmeyin DIJFIOHEIGIL)


Themagger.com'daki Reading Slump ile ilgili makalede şöyle bir şey geçiyor: "İnsan eline ne kitap almak ister ne de görmek." Benim girdiğim Reading Slump şahsen böyle değil, ben kitapları görmekten ya da elime almaktan rahatsız olmuyorum ancak okuyamıyorum kitapları. Şimdi, eğer Reading Slump'un ne olduğunu anladıysanız artık Reading Slump'a girmenin sebeplerinden bahsedelim:


Reading Slump'a Girme Sebepleri Nelerdir?

(Kamu spotu: Burada bahsedilen sebepler, benim reading slump'a girme sebeplerim değildir. Benim reading slump'a girme sebeplerim yazımın sebebinde.)


1) Stres

Hayatımızda ben de dahil hepimiz çok farklı sorunlarla karşılaşıyoruz. Sınav stresi, iş stresi, psikolojik sorunlar gibi. Bu tür sorunlar yaşarken yani stresliyken, kitabı okumaya çalışırsınız ancak siz farketmeseniz de kitaba odaklanamaz, sorunlarınızı düşünürsünüz. İşte bu yüzden, reading slump'tan çıkabilmek için kafanızı boşaltmalı ve olabildiğince stres faktörünü azaltmalısınız.


2) Yanlış Kitap Seçimi

Evet, siz bunun ne olduğunu sormadan anlatayım. Mesela, ben fantastik, bilim kurgu, polisiye ve romanlara bayılan birisiyim. Ancak mesela klasik, smut, gezi gibi kitap türlerinden hoşlanmam. Bu kitap türleriyle ilgili bir yazı da yakında yazarım belki. Mesela ben, bir gezi kitabına başladım. Ama bu gezi kitabı benim canımı aşırı sıktı, ben bu kitabı okumak istemiyorum. Ancak kitaba başladım ve bitirmeden duramam. Ben bunu yaşadım. Kitap projesindeyken Kaf Dağı'nın Ardına Yolculuk adındaki bir gezi kitabına başladım ve bu kitabı hiç beğenmediğim için reading slump'a girerek 1 ayda bu kitabı zor bitirdim. Ancak ondan daha uzun olan Kraliçeyi Kurtarmak kitabını 1-2 haftada bitirdim. Çünkü neden? Ben fantastik ve macera türündeki kitaplara aşığım. (Evet)


3) Motivasyon Eksikliği

Başlıktan anlaşılsa da, ben gene de açıklayayım. Kitabı okuyacak motivasyonunuzun olmaması, mesela kitabın çok uzun olduğunu düşünüyorsanız ve bu uzunluk sizi korkutuyorsa o zaman bu kitabı okumak istememenizi sağlayabilir ve bu yüzden de reading slump'a girebilirsiniz. Evet, bunu ben neyde yaşadım? Çocuk Kalbi'nde.


BENCE Ben Neden Reading Slump'a Girdim?

1) Okuduğum Kitabın İngilizce Olması

Hayır hayır hayır, bu İngilizce sevmemem falan değil. Seviyorum, İngilizce seviyem B1. Ancak mesela kitabı okurken diyorum ki, ben bu kadar uzun bir İngilizce romanını nasıl okuyacağım? Bu benim reading slump'a girmeme sebep olmuş olabilir.


2) Hasta Olmam

Dünden önceki gün doktora gittiğimde doktor bana soğuk algınlığı kaptığımı söylemişti sanırım. Beynim bu yüzden kitapları sindiremiyor olabilir. 


Bu yazım da burada son buluyor. Okuduğunuz için teşekkür ederim, isterseniz yorumlarda konuşabiliriz! 

İyi Bir Kızın Cinayet Rehberi | 3. Teori

 Selam! Bir günlük kısa bir aradan sonra, son teorimi yazmaya gelmiş bulunuyorum. Bugünden sonra okula gitmeyeceğim için elimden geldiğince çok yazı yazıp bloğumda paylaşacağım. 


Kitabımı alıp geldim. Bugünkü teorimiz şöyle:


3. Teori

Sal, Andie'nin öldürüldüğü gece Max'in evinde partiliyordu ve yanında bazı arkadaşları vardı. Bu arkadaşları Max, Millie, Jake ve Naomi'ydi. Max'e göre, Sal biraz sessiz davranıyormuş ve partiden erken ayrılmış. Ve, Sal'in kardeşi Ravi'ye göre, Naomi Sal'den hoşlanıyormuş. Ve Naomi, Andie'den pek hoşlanmadığını söylemişti. Sal ve Andie dışarı çıktıklarında Naomi de dışarı çıktı ve Andie'yi öldürüp Sal'e onunla çıkmayı teklif etti. Sal kabul etmeyince, suçu Sal'e attı ve Sal, tüm bu iftiralardan dolayı hapse atılmamak için intihar etti.


Teorinin Dayanakları

1. Dayanak: Şuraya Pippa'nın Max ile konuşmasından gerekli gördüğüm bazı alıntıları bırakayım. (Kalınla yazılan yerler, teorideki bazı yerlerle bağlantılı olan yerlerdir.)

"Pip: Hiçbirine katılmadım. Her neyse, Andie'yi Sal ile çıkmaya başlamadan önce tanıyor muydun?

Max: Evet, biraz, okuldan ve okul partilerinden. Bazen konuştuk, evet. Ama hiç, yani, arkadaş olmadık. Onu hiç tanımadım. Yani, tanıdık gibiydik.

Pip: Tamam, şimdi, 12 Nisan Cuma günü, herkes senin evindeyken, Sal garip davranıyor muydu?

Max: Tam olarak değil. Belki biraz sessizdi, eğer bir şeye ihtiyacın varsa. 

Pip: O an neden öyle davrandığını merak ettin mi?

Max: Hayır, çok sarhoştum. (Kitabı okurken, Naomi ve Max'in söylediklerini karşılaştırmak için sarhoşlar, sarhoşken yaptıklarını hatırlayabilir mi diye bir araştırma yaptım ve öğrendiğime göre sarhoşlar, sarhoşken yaptıklarını hatırlayamazlarmış. Ancak, yazar böyle bir araştırma yapıp bu araştırmaya göre yazmış mıdır kitabı orasını bilemem.)

Pip: Ve o gece, Sal hiç Andie'den bahsetti mi?

Max: Hayır, bir kere bile adını ağzına almadı.


Hemen burada bir duralım. Çünkü, Max, Sal'in o gece Andie'den hiç bahsetmediğini söylerken, bir bakalım Naomi ne diyor?


"Pip: Hiç Andie'den bahsetti mi?

Naomi: Ben, err... Evet, belki birazcık.

Pip: Onun hakkında ne dedi?

Naomi: Um... (Naomi bir an için durdu.) He, erm... Sanıyorum belki de bir konuda anlaşamadıklarını söylemiştir. Sal bir süre onunla konuşmayacağını söylemişti."


Şimdi, sizi bilmem, ama ben bu durumda Naomi'ye mi Max'e mi inanacağımı şaşırdım. Ancak, isterseniz tüm bu konuşmaları değerlendirmeden önce, biraz alıntılamaya devam edelim.


(Naomi'nin konuşmasından) "Ama Andie... Andie bir kabus gibiydi. Hep en küçük şeyler için Sal'le kavga etmeye çalışıyordu. Sal ona bir kavganın yanı sıra sessiz karşılıklar vermeyi tercih etmişti. (...) Ben... Ona hiç söylemedim, ama her zaman Andie'nin bela olduğunu düşünmüşümdür. (...)


"Ayrılmadan önce bir şey söyledi mi?" dedi Pip.

(Naomi garip hareketler yapıyor, baya uzun bir süre duraksıyor)

"Evet," dedi Naomi. "Sadece çok havasında olmadığını söyledi ve eve gidip erken uyuyacaktı."


Tamam Naomi, sen yeterince konuştun. Şimdiye kadar Naomi'nin söyledikleri size gayet mantıklı ve inandırıcı geliyor, değil mi? Ancak şimdi bir de bakalım bakalım Max ne diyor!


"Pip: O geceyi ne kadar iyi hatırlıyorsun?

Max: Hepsini hatırlıyorum. Çoğunu Jack ve Millie ile Call of Duty oynayarak geçirdik. Hatırlıyorum çünkü Millie eşitlik ve başka şeylerden bahsediyordu, sonra bir kere bile kazanamadı.

Pip: Bunların hepsi Sal ayrıldıktan sonra mıydı?

Max: Evet, çok erken ayrıldı."

İşte şimdi, dananın kuyruğu kopuyor.

"Pip: Siz video oyunu oynarken Naomi neredeydi?

Max: M.I.A (bu kısaltma, missing in action yani o sırada orada değildi anlamına geliyor.)

Pip: Yok muydu? Orada değil miydi?

Max: Um, hayır, err... Bir süre üst kata çıkmıştı."

Tamam tamam biraz daha bekleyelim. Dananın kuyruğu daha henüz kopmadı.

"Pip: Tamam, ve Sal ayrıldığında ne dedi?

Max: Bir şey demedi aslında. Sadece sakince oradan ayrıldı. O an gittiğini fark bile etmedim."

İŞTE! DANANIN KUYRUĞU TAM ŞİMDİ KOPTU!

İki konuşmanın da önemli yerlerinin hepsini buraya yazdım. Şimdi, teker teker kalınla yazılmış yerleri eleştirelim.


1) Max, Sal'in Andie'den bir kere bile bahsetmediğini söylüyor ancak Naomi, Sal'in Andie'den bahsettiğini söylüyor. Burada kimin yalan söylediğini nasıl anlayabiliriz? Tabii ki de Max'in emin bir şekilde söylemesinden, Pippa birkaç kere sormasına rağmen hepsini emin bir şekilde cevaplamasından ben Max'in gayet dürüst davrandığına inanıyorum. Peki Naomi nasıl davranıyor?


Duraksıyor. Düşünüyor. Evet, Naomi daha cümleye başlamadan "I..." diyor, buradan cümleye başlamayı planladığını ama sonra da duraksadığını anlıyoruz, ve "err..." de onun o an düşündüğünü gösteriyor. Buradan, yani bu davranışlardan, Naomi'nin kafasında yalan uydurmaya çalıştığını anlıyorum ben şahsen. Yani, kendinizi Pippa'nın yerine koyun. Emin konuşana ve aynı soruya birkaç kere aynı cevabı verene mi inanırsınız, yoksa başlamadan önce duraksayan ve düşündüğünün belirtisini verene mi? Ben emin konuşana inanırım.


2) Aynı şekilde bu sefer de Max, Sal'in çıkarken hiçbir şey söylemediğini, sadece sessizce oradan sıvıştığını söylüyor ancak Naomi, Sal'in çıkarken pek havasında olmadığını söylediğini söylüyor. Naomi, bunları söylerken 1. maddede değerlendirdiklerimizden kat kat daha fazla duraksıyor ve birçok garip hareketler yapıyor. Bence, bu Naomi'nin yaptıkları onun, Sal'e suç atmak için yalanlar ürettiğini gösteriyor. Açıkçası sizi bilmem ama ben bu konuda Max'e güveniyorum. Bu Max'in kesinliği ve eminliğinden dolayı. 


Yani bence, Naomi Sal'e aşık olduğu için Andie'yi kıskandı ve onu öldürdü. Sal bunu öğrendiğinde Naomi'den uzaklaştı ve Naomi, onu intihara zorladı ya da öldürdü. Eğer öldürdüyse, polise rüşvet vererek intihar olduğunun yayılmasını sağladı. Şimdi de, bu konu hakkında yalanlar uydurarak Sal'i daha da suçlu göstermeye çalışıyor.


Evet, 9 Haziran'da şimdilik bu teori serisi son buluyor. Tabii ki, eğer şuanda reading slump'ta olan beynim yeni teoriler üretebilirse bu seri devam edecektir. Şimdiye kadarki teorilerimizden sizce en mantıklısı hangisiydi? Eğer hiçbiri size mantıklı gelmiyorsa, neden? Kitabı okuduysanız düşünceleriniz nelerdi? Bu teoriler dışında başka mantıklı olduğunu düşündüğünüz bir teori var mı? Yorumlara yazın, konuşalım, birbirimizin teorilerini eleştirelim! Hoşçakalın!







5 Haziran 2023 Pazartesi

İyi Bir Kızın Cinayet Rehberi | 2. Teori

 Bu teori, 1. teorinin bir nevi devamı ancak sonu biraz daha değişik. Şöyle diyelim, 1. teorinin iki tane alternatif sonu var. Birinci alternatif sonunu zaten 1. teori yayınında anlatmıştık. Ulaşmak için: https://kitapligimdannot.blogspot.com/2023/06/iyi-bir-kzn-cinayet-rehberi-1-teori.html


Andie öldürüldükten sonra, ki Andie'nin öldürüldüğünden Sal'in haberi yokken çünkü Andie'yi ormanda bırakmışken, Andie'yi öldüren kişi suç atmak için Sal'i buldu. Çünkü Sal, Andie'nin erkek arkadaşıydı, Andie ile aynı saatte evden çıkmışlardı ve okulda kavgalılardı. Buna zaten, 1. teori yayınında bahsettiğim ve gösterdiğim röportajlardan ve mesajlaşmalardan ulaşıyoruz. Bu yüzden de Andie'yi öldüren kişi, Sal'e suç atıp ondan sonra da Sal'i daha da suçlu göstermek için onu öldürdü.


Teorinin Dayanakları:


1) Sal'in intihar etmeden önce babasına gönderdiği son mesajın, Sal tarafından yazılmamış gibi gözükmesi.


Bu dayanağı pek anlatamam, o yüzden size direk sayfa 79'da Ravi (Sal'in kardeşi) ve Pippa arasında geçen konuşmayı Türkçe'ye çevireyim.


"'Sen de görüyorsun, değil mi?' Ravi onu izliyordu.

'Grameri mi?' dedi Pip, Ravi'nin gözlerindeki katılmayı arayarak.

'Sal tanıdığım en akıllı kişiydi,' dedi Ravi, 'ama bir cahil gibi mesaj yazmış. Hep bir koşuşturma içinde, noktalama yok, büyük harfler yok.'


(Daha iyi anlamanız için Sal'in gönderdiği mesaj tam olarak şuydu: "it was me. i did it. i'm so sorry." Ravi'nin bahsettiği gibi doğru yazılışı ise şöyle: "It was me. I did it. I'm so sorry." Koşuşturma hakkında ben de katılıyorum. Devam edelim.)


'Büyük ihtimalle otomatik düzeltme kapalıydı,' dedi Pip. 'Ama, son mesajında, üç noktamız ve bir de kesme işaretimiz var. (Ben bu söylemi, otomatik düzeltmesi kapalı olmasına rağmen noktalama işaretleri koymuş olarak yorumladım.) Hepsi küçük harflerle yazılmış olsa da.'


'Ve bu sana ne düşündürüyor?' diye sordu Ravi.


'Benim beynim küçük sıçramalar yapmaz, Ravi,' dedi Pip. 'benim beynim Everest yüksekliğinde sıçramalar yapar. Bu, benim bu mesajı başka birinin yazdığını düşünmeme neden oluyor. Noktalama işaretlerini kendisi ekleyen biri çünkü mesajlaşmalarda böyle yazmaya alışkınmış. Belki de hızlıca kontrol ettiler ve yeterli derecede Sal'e benzediğini düşündüler çünkü hepsi küçük harfliydi.'"


Kendi Teorimi Yalanlıyorum

Her ne kadar teori, dayanakları incelediğimizde ve yüzeysel olarak işlendiğinde gerçek olabilecek bir teori gibi gelse de, bir cümle tüm teoriyi yalanlıyor. "Eğer Sal, cinayetle öldürülmüş olsaydı, polis intihar teşisi koymazdı." 


Şöyle, Sal'in cesedi ormanda bulunduğunda polisler bu cesede intihar teşhisi koymuş. İntihar teşhisi koyulabilmesi için de bildiğim kadarıyla bir otopsi yapılması gerekiyor. Ancak bizim bu teorimize göre Sal cinayete kurban gitmiş olsaydı, otopside asla intihar denilmezdi. 


Ancak şöyle bir şey var ki, Sal'in intihar ettiği belirtilmiş ancak nasıl intihar ettiği polis tarafından asla söylenmemiş. Bu da benim, polise bir çeşit para ödendiğini yani rüşvet verildiğini düşünmeme sebep oluyor. Ben hemen teorimi başka teorilerle birleştirerek destekleyeyim.


Birbirinden Farklı Teorileri Birleştirerek Başka Teoriler Üretiyoruz

Chloe miydi Emma mıydı tam olarak hatırlayamıyorum maalesef ancak bu ikisinden biri, Andie'nin zengin olduğunu söylüyor. İngilizce baskıda sayfa 94'te ise Pippa, Andie'nin bu kadar zengin olmasının sebebinin babasıyla ilgili bilmemesi gereken bir sırrı bildiği ve bu yüzden de babasının ona para ödediği olduğunu düşünüyor. Ve ona göre bu Andie'nin çıktığı yaşlı adam da bu konuyla alakalıymış. Şuraya birkaç alıntı bırakayım:


"Jason Bell (Andie'nin babası) zaten şüpheliler listesindeydi, ama şimdi şüpheliler listesinde ismi kalın ile yazılacak. Bir ilişki yaşıyordu ve Andie bunu biliyordu. Ve de, Jason Andie'nin bildiğini biliyordu. Andie ona bunun hakkında yaklaşmış olmalı, ya da onu yakalayan oydu. Bu kesinlikle neden ilişkilerinin sallantılı olduğu hakkında bazı boşlukları dolduruyor.


Ve şimdi şöyle düşünüyorum, tüm bu kaynağı bilinmeyen para Andie'ye babası tarafından BİLDİĞİ için mi veriliyordu? Kızı, belki, onu şantajlıyor muydu? Hayır, bu tamamen bir varsayım; nereden geldiğini teyit edene kadar parayı ayrı bir istihbarat olarak değerlendirmem gerekiyor.


İkinci kurşun gecenin en büyük ifşası da şu ki; Andie, Sal ile olan ilişkisi sırasında gizlice daha yaşlı bir adamla çıkıyordu. Sır arkadaşlarına onun kim olduğunu asla söylememesiydi, sadece onu mahvedebileceğini söylemişti. Aklım hemen şu yere gidiyor: evli bir adam. Acaba o gizli paranın kaynağı olabilir mi?  Yeni bir şüphelim var. Andie'yi iyilik adına susturmak için motivasyona sahip olabilecek olan biri."


Ayrıca da son olarak, Andie'nin babası çok kötü birisi ve az önceden de bahsettiğim gibi Andie ile babasının ilişkisi iyi değilmiş. İngilizce baskıda Production Log 5'teki paragraflar her şeyi açıklıyor. Jason Bell'in past tense yani geçmiş zaman kullanması, karısına şiddet uygulaması. Eğer daha fazla ayrıntı isteyen olursa yorumlara yazar ya da yayını güncelleyebilirim.


Bir teori daha burada son buluyor. Şimdilik son bir teorimiz kaldı. O teori de yakında bloğumda olur!

İyi Bir Kızın Cinayet Rehberi | 1. Teori

 1. Teori:

Kitabın başlarında, Andie’nin babasıyla pek de iyi anlaşmadığını öğreniyoruz. Yani, bu teoriye göre, Andie babasını kötü hissettirmek, üzmek ve bir nevi cezalandırmak amacıyla kaçmak istedi. Ancak bunu tek başına yapacak kadar güçlü değildi. Bu yüzden, erkek arkadaşı Sal’den yardım istedi. Sal kabul etti ve o gün, Sal Maxlerdeki partiden erken çıkarak saat gece 22.30’da Andie ile buluştu. Haritayı incelediğimizde, Sal’in Maxlerdeki partiden ve Andie’nin kendi evinden aynı saatte çıktığını görüyoruz. Yani bu, onların daha önceden bu buluşmayı kararlaştırdığına işaret olabilir. Sal, Andie’nin kaçmasına yardım edecekti ve ondan sonra da hiçbir şey olmamış gibi davranacaktı. Plan buydu. Ancak Andie’nin cezalandırmak istediği kişi, ki ben bu kişinin babası olduğunu düşünüyorum, onların kaçacağını önceden bir şekilde öğrenmişti ya da onların kaçtığını gördü. Daha onlar kaçamadan Andie’yi Sal’in önünde öldürdü ya da başka bir yerde öldürdü. Sonra Sal Andie’nin cesedini buldu. Bu cesedi kimsenin bulmamasını isteyip gömdü ve hiçbir şey olmamış gibi davrandı. Ya da Andie’yi öldüren kişi, Sal’i de öldürmekle tehdit ederek onu bunları yapmaya zorladı. Böylece suçu Sal’e atabilecekti. Sonra da Sal, yaptığından dolayı suçluluk duygusundan intihar etti. 


Teorinin Dayanakları:


1) Andie ve Sal’in partiden ve evden aynı anda çıkması. 

Ya bu bir tesadüf ya da önceden planlanmış bir şey, ancak ben bunun planlanmış bir şey olduğuna inanıyorum çünkü bu tür cinayet konulu kitaplarda bence tesadüfler çok nadir görülür ya da hiç görülmez. 


Kanıt: İngilizce baskıda sayfa 31'de Pippa'nın hazırladığı haritada, Sal'in Max'in evini 22.30'da terk ettiğini görüyoruz. Aynı anda da Andie'nin evi, bir arabanın içinde terk ettiğini görüyoruz. 


2) Andie’nin babasıyla iyi anlaşmaması ve kitaptaki “Production Log”larda Pippa tarafından yapılan çıkarımlar. 

“Production Log Entry 5”te Andie’nin babası Jason Bell ile ilgili çok önemli çıkarımlar ve bilgiler vardı. İşte orada geçen ve benim tarafımdan altı çizilmiş olan bazı alıntılar:

“Karısı Andie hakkında ağlamaya başladığında onun kolunu bir tık çok sıkı sıkması, karısının yeterli miktarda şey söylediğini düşündüğünde omzunu karısını mikrofondan uzaklaştırmak için karısının önüne sıkıştırması. ‘Andie, seni çok seviyoruz,’ ve ‘Lütfen eve gel, cezalandırılmayacaksın,’ dediğinde sesinde kırılmalar olması ve bir tık çok zorlanıyormuş gibi çıkması.”


“‘Sadece kızımızı geri istiyoruz. Tamamen üzgünüz ve birbirimizle ne yapacağımızı bilmiyoruz. Eğer nerede olduğunu biliyorsanız, lütfen eve gelmesini söyleyin ki güvende olduğunu bilelim. Andie evimizde çok büyük bir hakimiyete sahipti, onsuz ev çok sessiz.”


Burada, sahipti demesi yani İngilizce versiyonunda was, past tense kullanması Pippa’nın dikkatini çekiyor çünkü Jason Bell, bunları daha Andie’nin yaşadığı düşünülürken söylüyor. Yani sanki Andie’nin öldüğünü biliyormuş gibi davranıyor. 

Alıntıların bulunduğu sayfalar, İngilizce baskıda sayfa 45 ve 46.


3) Andie’nin telefonunun ve kanının Sal’in cesedinin üzerinde bulunması. 

Kaçarken, Andie, bir daha bulunmamak ve telefonunun konumundan tespit edilmemek için telefonunu Sal’e vermiş olabilir. Ve Andie’nin cesedini zorla gömerken de Andie’nin kanı üzerine sıçramış olabilir. Ya da Andie cinayete kurban giderken oradaysa yine kanı üzerine sıçramış olabilir. 


Kanıt: Sayfa 21'den bir alıntının Türkçe çevrilmiş hali, kalın yazılan yerler bana aittir: "Bulunan kanıtlar: Sal'in cesedinde Andie'nin telefonu bulundu. Yapılan testlerde, Sal'in sağ elinin orta parmağının ve işaret parmaklarının tırnaklarının altında Andie'nin kanının izi bulundu. Andie'nin kanı, aynı zamanda terk edilmiş arabasının bagajında da bulundu. (Buradan Andie'nin arabanın bagajına koyulup kaçırıldığına ulaşabilir miyiz? Bana göre, eğer o kan izlerinin ne zamandan kaldığı tespit edilebilseydi, çok daha net sonuçlar elde edebilirdik.) Andie ve Bell ailesinin geri kalanının parmak izlerinin yanı sıra gösterge paneli ve direksiyonun çevresinde Sal'in parmak izleri de bulundu. (Buradan, arabayı süren kişinin Sal olduğuna ulaşabiliriz. Yani, polisin ulaştığı senaryo, Sal'in Andie'yi arabanın bagajına kilitleyip arabayı ormanın derinliklerine sürerek Andie'yi orada bir deliğe gömmüş olması. Ancak araştırmama göre, parmak izlerinin farklı ortamlarda depolanma koşulları süresince 60 gün izlenmiş. Yani o Bell ailesinin bıraktığı parmak izleri de çok eski parmak izleri değilmiş. Bu bize, bir başka teorilerimizi desteklemek için yeterli bilgiyi sağlar mı?)


Ayrıca bu teorinin bir alternatif sonu bulunuyor. 


Andie öldürüldükten sonra, Andie’yi öldüren kişi suç atmak için en uygun kişinin Sal olduğunu düşündü çünkü Sal, Andie’nin erkek arkadaşıydı ve Andie öldürülmeden birkaç gün önce kavga etmişlerdi. Buna, Sal’in Andie’ye gönderdiği mesajlardan ve Pippa, Chloe (andie’nin en yakın arkadaşlarından) gibi davrandığında ve Emma ile konuştuğunda, ki Emma ve Chloe Andie’nin en yakın dostlarıydı, öğreniyoruz ki Andie Sal ile sevgiliyken aynı anda kendisinden daha yaşlı biriyle çıkıyormuş. 


Kanıt: İngilizce baskı sayfa 78'de Sal, saat 21.01'de Andie'ye şöyle bir mesaj atmış: "Sen bunu yapmayı bırakana kadar seninle konuşmayacağım." diye. Burada büyük ihtimalle onu aldatmasından bahsediyordu. İngilizce baskı sayfa 85'te Pippa, Andie'nin en yakın arkadaşlarından biri olan Emma Hutton ile röportaj yapıyor. Emma, röportaj sırasında şunları söylüyor:


"'Şey, onlara o hafta okulda biraz kavga ettiklerini söyledim o kadar. Genellikle Andie, onu (Sal'den bahsediyor) rahatsız ederdi ama Sal umursamazdı. Ama o sefer bir şey hakkında çok kızgın gibi gözüküyordu.'"


"'Ne hakkında?' dedi Pippa. Birden, polisin neden o öğleden sonra Sal ile röportaj yapmak istediği daha mantıklı gelmişti.


'Dürüst olayım, bilmiyorum. Andie'ye sorduğumda sadece Sal'in bir konu hakkında biraz kaltakça davrandığını söylemişti.'"


Sonra bizim kızımız Pippa da Andie'nin bir başka en yakın arkadaşı Chloe Burch ile röportaj yapıp Andie'nin, Sal ile sevgiliyken başka biri ile ilişkiye girip girmediğini soruyor. Chloe, Andie ölmüş bile olsa sırlarını ona söyleyemeyeceğini söyleyip röportajı bitiriyor. Sonra Pippa biraz uyanık davranarak eski bir numarasını kullanıyor ve Emma'da Chloe'nin numarası olmadığından ona sanki Chloe gibi mesaj atıyor. Ve işte o konuşma:


"Hey Em, ben Chloe. Yeni bir hat aldım. Şöyle ki, şu Kilton'lu kız (Pippa'dan bahsediyor) beni çaldırıp bir okul projesi için Andie hakkında sorular sordu. Seni de aradı mı? Xxx (xxx ifadesi, mesajlaşmalarda "öpücük" anlamına gelir)"


"Oh tanrım selam!

Evet birkaç gün önce beni aradı. Dürüst olayım her şey hakkında beni biraz duygusallaştırdı tekrardan Xx"


"Evet yani Andie bizde o efekte sahipti. Ona Andie'nin aşk hayatı hakkında hiçbir şey söylemedin değil mi? Xx"


"Diğer ondan daha yaşlı adamdan bahsediyorsun sanırsam, Sal'den değil?"


"Evet"


"Hayır ona söylemedim"


"Ben de. Hep Andie sana onun kim olup olmadığını söyledi mi diye merak etmişimdir ama?"


Konuşma devam ediyor ve öğreniyoruz ki Andie ikisine de o kendisinden daha yaşlı adamın kim olduğunu söylememiş. Onlara söylediği tek şey, Sal ile erkek arkadaşken sadece bir başka ondan daha yaşlı bir adamla çıktığıymış.


Bu teori de burada sonlanıyor. Biraz uzun olduysa özür dilerim, ancak eğer bu kitabı okuduysanız ya da ilgileniyorsanız bloğumda diğer teorilerim de bulunuyor!


İyi Bir Kızın Cinayet Rehberi | Yeni Seri

 




Yeni bir seriye başlayacağım. Şu anda Holly Jackson’un A Good Girl’s Guide To Murder isimli kitabını okuyorum. Ben İngilizce baskısını okuyorum ancak kitabın Türkçe çevrilmiş hali de mevcut ve ismi İyi Bir Kızın Cinayet Rehberi. Ben şu anda, İngilizce baskıda Part II’ye az önce geçtim. Bu yüzden, bloğuma yazabilmek için biraz ara vermek istedim. 


Açıkçası, daha önce hiç böyle gizem konulu, cinayet konulu bir roman okumamıştım. Okuduğum ilk cinayet konulu roman buydu diyemem çünkü Maral Atmaca’nın Yaralasar adlı kitap serisi de teknik olarak cinayet konuluydu, ancak bize katili bulmamız için hiçbir ipucu vesayre vermediğinden bence polisiye, cinayet kitabı olarak değerlendirilemezdi. Daha çok aksiyondu. Hazır konusu açılmışken, Yaralasar serisini de sonuna kadar tavsiye ederim. 


Her neyse, bu kitabın içine öyle çekildim ki, ben de ana karakterle beraber bir sürü teori ürettim. Yaşımın küçük olmasından kaynaklı mıdır bilmiyorum ama kitabı okuyan kişilerin kitabı okurken çektikleri vlogları, maratonları seyrettim ve ben aşırı fazla teori üretmiştim. Bu seride size ürettiğim teorileri anlatmak istiyorum. 


Serinin ilk yayını bu olacak. Ben sadece kitabın konusunu anlatacağım. Yıllar önce, 2012 yılında Andie Bell, Sal Singh tarafından işlenen bir cinayete kurban gitmiş. Ancak Andie’nin cesedi asla bulunamadığı ve Sal de birkaç gün sonra intihar ettiği için bu kesin değil, sadece Sal’in cesedinin üzerindeki ve Andie’nin arabasının üzerindeki DNA izlerinden bu varsayım yapılmış ve dava kapatılmış. Ancak 17 yaşındaki Pippa, bu konuda o kadar da emin değil ve bu davayı yazın tamamlayacağı okul projesi için araştırmak üzere seçiyor. Ve cinayeti kimin işlediğini, ya da gerçekten bir cinayetin işlenip işlenmediğini öğrenmek için araştırmalara başlıyor. 

Ateşin Varisi Kitabındaki Tüm Karakterler Hakkında Düşüncelerim!

     Kamu spotu: Karakterlere birazcık sövmüş olabilirim.     Aelin Ashryver Galathynius: Bu kitaptaki Aelin kusurluydu evet, büyüsünü kontr...